Ana içeriğe atla

Veda-i Efsûs-ı Nâle

 

Dönüp gitmek midir revâ cânân?

Zikr-i cân ile râhına cânân.


Ey menfî ahd, sözün neylesin âcizi?

Bir dahi yanma, yakma âşiyân-ı rûhânî,

Akışa bırakalım, vakt-i vuslatı bilmem, nihâyî.


Varlığımın mânâsına hicvinle perde çeken,

Dâimâ çemenlere bahar sanıp gül toplayan,

Bu dertle kalb-i nâtüvân bulsun hâmisi,

Zira cân-ı mahzûnun olur bir gün rehânen.


Ey cevher-i ziyan, nefs-i rüzgâr ile savrulan,

Sözlerin tesir etmese de hatıralar avunan,

Unutma, dil-i mîhribân âhirde zafer bulur,

Âşıkın feryâdı bir gün, sûkûtu boğdurur.


Sendedir leyl-i hicrânın şeb-i karanlık nişânı,

Lâkin âşık-ı sâdıkı terk edende nedir vicdânı?

Derler ki aşk-ı sâfîde sabır lâzımdır ey âhû,

Sen ki sabrı unuttun, gönül terketmekte mahzûr mu?


Ben ki aşkın deryâsında târ-ı mâhi, bir âvesî,

Sen ki aşkı sûret sanıp lâyıkını unutan,

Ne sûziş-i dil bilirsin, ne bir vefâ gösterirsin,

Çiğdem misin pây-ı kandes.


Ey yıkık mâbed-i aşk, hayâl-i nahâş,

Kadr ü kıymet bilmezsin kimseye,

Her yara vaktiyle şifâ bulur elbet,

Fakat beyhûdeymiş, bu ömr-i zâr.


Beni yok yere zemmeden sen değil misin?

Lâkin bil ey nâdân, âkıbet devr-i zaman,

Beni gam-ı firâk ile sınadı,

Hatırla, vicdanın kaybettiği mehil.


Ey mehlika, Zamân-ı aşk u mâhî, bir handân-ı sefâydı,

Gönül tahtı diyarında sultân iken, âlem-i kâinatı terk eyledin,

Sanıyorsunki hâlâ bağlanırım bir lâkayd aşka,

Bil ki bîgâneyim şimdi gözyaşına.


Dönme, arzû etme yar-ı sitemkârı,

Hâkim-i aşk ezelden hükmünü verir; zann eyleme bâki mi kalır inkâr-ı isyanın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sûfî ile Münafık

  Benim kalbim nûr ile mâlum, lâkin meclis-i insâf meflûç, Ben ki müfterî sanıldım, âlemde nifâka mecbûr, Yâd-ı vuslat, levh-i meçhûl. Hüsn ü cemâlin pâyimâl eyleyen zehr, Sevda dedin, lâkin n’eyledin aşkı? Ser-be-ser sevda terennüm ettim. Hangi ferman erişir de yakar beni? Hâlik mı yargılar, yoksa beşer mi? Ben mi ki bâğî, ben mi ki nâ-pâk, Yoksa sen mi ensar? Sözde mürüvvet, özde sefâlet. Hakkı severdim ben, lîk insâf bulamadım, Gāşî sükût içinde, aşkı dahi tanımadım. Veçh-i hakîkat güneş gibi doğar, Zulmette boğulmuş sinende efkâr. Mîzan-ı kalbin cühâl elinde, Sarf eylemişsin aşkı heder, bâri yâr. Ben ki mazlûm-u aşkım, gönlümde arâr, Ne vakit haktan söz etsen, aynada yüzün utanıpta yere bakar. Varsın eyleyin hicv-i nefsinle gam, Aşkın meşâmında kalmaz merham. Sevdayı takdis edip, imanı mihenk kıldın, Hâlbuki aşka meşrûdiyet biçilmez beşer hükmünce. Benim muhabbetim pâk-ı hâlis iken, Senin nazarında küfr-i mübîn sayıldı. Sana derdim ki: Ey müsellâh dil, Senin aşkın eşiğ-i vukūf ...

vesselam

 Ben sanırdım aşk ki cevher, ebediyen müstakîm, Lâkin bildim ki vefâ, ehline mahsus bir kelîm. Ben bir rüzgâr-ı serbâz, sen lotus sandım goncayı, Meğer zakkum imişsin, içtikçe harâm kıldı duayı. Derd ü hicrân, bende misâk, bende yâdigâr-ı eski, Sen git, şemsi' mü'mininle yan, ben kalayım gecemde meçhûli meskî. Halin ince, tebessümün zehir, Sözün şeker, lakin rûhun fakîr, Zîrâ aşk dediğin şâyân, ehline mihmân-ı tengri. Al senin mukadderâtın, o mukaddes bildiğin satırları ve mushafları, Al ondan gelen ne varsa, Zira ben ne kendimi inkâr ederim, Ne de sâdık gönlümü zelîl kılarım. Ben ki aklın ve idrâkin ferzânesi, Âlem-i zâhiri görüp sezdânesi. Ben ki zihnimin cenneti ve cehennemi, Fikrimin yangınına su, hem zemzemi. Ben mi yusuf idim, yoksa sen mi ferâgat? Var git şimdi, kalb-i münkesirim ardında kalacak. Sen yolunu seçtin, bir cennet hülyâsında, Varsın, mânâsız bir âlemde mâmur olasın. Zihnimin mihverine sığdıramadım bu hicâbını, Gâhi îmân, gâhi nifâk ile bükülmez aşk. Şimdi gûy...