Ana içeriğe atla

bilmiyorum

 

Zifiriye aşina oldum bu karanlıkta 

Sabahın ışığı aymaz oldu,

Ayılacak iken bir vakit

Savrulurum şafağa 


Belki zamandır dermanım,

Derman-ı âlâ lokman

Hekim olamadı âşka,

Merhemi yoktur merhemden gayrı 


Bilâkis bundan ötesi nedir bilmem

Bildiğim tek şey idi o da sen

Şimdi oldum bak Sokrates

Onu da bilemiyorum ey güzelim 


Yine derim dön gel diye 

Buna cevap vermeyen güzel neyler,

Kendisini anlatamam

Kelimelerim mahcup kalır,


Bende var idi iki mekan

Bende bulundu tek mekan

Biri sen biri ben

Şimdi bendeki mekana sığmaz 


Kelimelerim yazdıklarıma sığmaz 

Namelerim pek derin

Düşündükçe gider bu füsun

Sen yok iken ne mana taşır bilemem.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sûfî ile Münafık

  Benim kalbim nûr ile mâlum, lâkin meclis-i insâf meflûç, Ben ki müfterî sanıldım, âlemde nifâka mecbûr, Yâd-ı vuslat, levh-i meçhûl. Hüsn ü cemâlin pâyimâl eyleyen zehr, Sevda dedin, lâkin n’eyledin aşkı? Ser-be-ser sevda terennüm ettim. Hangi ferman erişir de yakar beni? Hâlik mı yargılar, yoksa beşer mi? Ben mi ki bâğî, ben mi ki nâ-pâk, Yoksa sen mi ensar? Sözde mürüvvet, özde sefâlet. Hakkı severdim ben, lîk insâf bulamadım, Gāşî sükût içinde, aşkı dahi tanımadım. Veçh-i hakîkat güneş gibi doğar, Zulmette boğulmuş sinende efkâr. Mîzan-ı kalbin cühâl elinde, Sarf eylemişsin aşkı heder, bâri yâr. Ben ki mazlûm-u aşkım, gönlümde arâr, Ne vakit haktan söz etsen, aynada yüzün utanıpta yere bakar. Varsın eyleyin hicv-i nefsinle gam, Aşkın meşâmında kalmaz merham. Sevdayı takdis edip, imanı mihenk kıldın, Hâlbuki aşka meşrûdiyet biçilmez beşer hükmünce. Benim muhabbetim pâk-ı hâlis iken, Senin nazarında küfr-i mübîn sayıldı. Sana derdim ki: Ey müsellâh dil, Senin aşkın eşiğ-i vukūf ...

vesselam

 Ben sanırdım aşk ki cevher, ebediyen müstakîm, Lâkin bildim ki vefâ, ehline mahsus bir kelîm. Ben bir rüzgâr-ı serbâz, sen lotus sandım goncayı, Meğer zakkum imişsin, içtikçe harâm kıldı duayı. Derd ü hicrân, bende misâk, bende yâdigâr-ı eski, Sen git, şemsi' mü'mininle yan, ben kalayım gecemde meçhûli meskî. Halin ince, tebessümün zehir, Sözün şeker, lakin rûhun fakîr, Zîrâ aşk dediğin şâyân, ehline mihmân-ı tengri. Al senin mukadderâtın, o mukaddes bildiğin satırları ve mushafları, Al ondan gelen ne varsa, Zira ben ne kendimi inkâr ederim, Ne de sâdık gönlümü zelîl kılarım. Ben ki aklın ve idrâkin ferzânesi, Âlem-i zâhiri görüp sezdânesi. Ben ki zihnimin cenneti ve cehennemi, Fikrimin yangınına su, hem zemzemi. Ben mi yusuf idim, yoksa sen mi ferâgat? Var git şimdi, kalb-i münkesirim ardında kalacak. Sen yolunu seçtin, bir cennet hülyâsında, Varsın, mânâsız bir âlemde mâmur olasın. Zihnimin mihverine sığdıramadım bu hicâbını, Gâhi îmân, gâhi nifâk ile bükülmez aşk. Şimdi gûy...

Veda-i Efsûs-ı Nâle

  Dönüp gitmek midir revâ cânân? Zikr-i cân ile râhına cânân. Ey menfî ahd, sözün neylesin âcizi? Bir dahi yanma, yakma âşiyân-ı rûhânî, Akışa bırakalım, vakt-i vuslatı bilmem, nihâyî. Varlığımın mânâsına hicvinle perde çeken, Dâimâ çemenlere bahar sanıp gül toplayan, Bu dertle kalb-i nâtüvân bulsun hâmisi, Zira cân-ı mahzûnun olur bir gün rehânen. Ey cevher-i ziyan, nefs-i rüzgâr ile savrulan, Sözlerin tesir etmese de hatıralar avunan, Unutma, dil-i mîhribân âhirde zafer bulur, Âşıkın feryâdı bir gün, sûkûtu boğdurur. Sendedir leyl-i hicrânın şeb-i karanlık nişânı, Lâkin âşık-ı sâdıkı terk edende nedir vicdânı? Derler ki aşk-ı sâfîde sabır lâzımdır ey âhû, Sen ki sabrı unuttun, gönül terketmekte mahzûr mu? Ben ki aşkın deryâsında târ-ı mâhi, bir âvesî, Sen ki aşkı sûret sanıp lâyıkını unutan, Ne sûziş-i dil bilirsin, ne bir vefâ gösterirsin, Çiğdem misin pây-ı kandes. Ey yıkık mâbed-i aşk, hayâl-i nahâş, Kadr ü kıymet bilmezsin kimseye, Her yara vaktiyle şifâ bulur elbet, Fakat be...