Ana içeriğe atla

elbet

 

Ne sûret-i hilâl, ne şem'-i fer, senin hasretinle vurur vâveylâ,

Cemâlinin baharını unutur mu bu dervîş gönül?

Ey kalbimin şebnem-i şükûhânesi,

Ey hayatımın şeb-i yeldâsı, seher-i şifâsı,

Varlığımın heveskârîsi, mihrapı,

Cihanımın ruha medâr füsunkârı,

Sensiz hâlim târumâr-ı hecrâmdır,

Her sözün, her tebessümün bir ömrüme bedel.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sûfî ile Münafık

  Benim kalbim nûr ile mâlum, lâkin meclis-i insâf meflûç, Ben ki müfterî sanıldım, âlemde nifâka mecbûr, Yâd-ı vuslat, levh-i meçhûl. Hüsn ü cemâlin pâyimâl eyleyen zehr, Sevda dedin, lâkin n’eyledin aşkı? Ser-be-ser sevda terennüm ettim. Hangi ferman erişir de yakar beni? Hâlik mı yargılar, yoksa beşer mi? Ben mi ki bâğî, ben mi ki nâ-pâk, Yoksa sen mi ensar? Sözde mürüvvet, özde sefâlet. Hakkı severdim ben, lîk insâf bulamadım, Gāşî sükût içinde, aşkı dahi tanımadım. Veçh-i hakîkat güneş gibi doğar, Zulmette boğulmuş sinende efkâr. Mîzan-ı kalbin cühâl elinde, Sarf eylemişsin aşkı heder, bâri yâr. Ben ki mazlûm-u aşkım, gönlümde arâr, Ne vakit haktan söz etsen, aynada yüzün utanıpta yere bakar. Varsın eyleyin hicv-i nefsinle gam, Aşkın meşâmında kalmaz merham. Sevdayı takdis edip, imanı mihenk kıldın, Hâlbuki aşka meşrûdiyet biçilmez beşer hükmünce. Benim muhabbetim pâk-ı hâlis iken, Senin nazarında küfr-i mübîn sayıldı. Sana derdim ki: Ey müsellâh dil, Senin aşkın eşiğ-i vukūf ...

vesselam

 Ben sanırdım aşk ki cevher, ebediyen müstakîm, Lâkin bildim ki vefâ, ehline mahsus bir kelîm. Ben bir rüzgâr-ı serbâz, sen lotus sandım goncayı, Meğer zakkum imişsin, içtikçe harâm kıldı duayı. Derd ü hicrân, bende misâk, bende yâdigâr-ı eski, Sen git, şemsi' mü'mininle yan, ben kalayım gecemde meçhûli meskî. Halin ince, tebessümün zehir, Sözün şeker, lakin rûhun fakîr, Zîrâ aşk dediğin şâyân, ehline mihmân-ı tengri. Al senin mukadderâtın, o mukaddes bildiğin satırları ve mushafları, Al ondan gelen ne varsa, Zira ben ne kendimi inkâr ederim, Ne de sâdık gönlümü zelîl kılarım. Ben ki aklın ve idrâkin ferzânesi, Âlem-i zâhiri görüp sezdânesi. Ben ki zihnimin cenneti ve cehennemi, Fikrimin yangınına su, hem zemzemi. Ben mi yusuf idim, yoksa sen mi ferâgat? Var git şimdi, kalb-i münkesirim ardında kalacak. Sen yolunu seçtin, bir cennet hülyâsında, Varsın, mânâsız bir âlemde mâmur olasın. Zihnimin mihverine sığdıramadım bu hicâbını, Gâhi îmân, gâhi nifâk ile bükülmez aşk. Şimdi gûy...

Veda-i Efsûs-ı Nâle

  Dönüp gitmek midir revâ cânân? Zikr-i cân ile râhına cânân. Ey menfî ahd, sözün neylesin âcizi? Bir dahi yanma, yakma âşiyân-ı rûhânî, Akışa bırakalım, vakt-i vuslatı bilmem, nihâyî. Varlığımın mânâsına hicvinle perde çeken, Dâimâ çemenlere bahar sanıp gül toplayan, Bu dertle kalb-i nâtüvân bulsun hâmisi, Zira cân-ı mahzûnun olur bir gün rehânen. Ey cevher-i ziyan, nefs-i rüzgâr ile savrulan, Sözlerin tesir etmese de hatıralar avunan, Unutma, dil-i mîhribân âhirde zafer bulur, Âşıkın feryâdı bir gün, sûkûtu boğdurur. Sendedir leyl-i hicrânın şeb-i karanlık nişânı, Lâkin âşık-ı sâdıkı terk edende nedir vicdânı? Derler ki aşk-ı sâfîde sabır lâzımdır ey âhû, Sen ki sabrı unuttun, gönül terketmekte mahzûr mu? Ben ki aşkın deryâsında târ-ı mâhi, bir âvesî, Sen ki aşkı sûret sanıp lâyıkını unutan, Ne sûziş-i dil bilirsin, ne bir vefâ gösterirsin, Çiğdem misin pây-ı kandes. Ey yıkık mâbed-i aşk, hayâl-i nahâş, Kadr ü kıymet bilmezsin kimseye, Her yara vaktiyle şifâ bulur elbet, Fakat be...