Ana içeriğe atla

Sevgilim


Ey mâh-ı tâbân, sensiz bu gönlüm harâb,

Gideli fecr-i saadet, âlem oldu virân.

Firkatinle yanar dağlar, gönlüm pare pare,

Dön gel ey yâr, bu hâne oldu perişân


Vefâsız mı oldun sen, ya felek mi devrân eyledi?

Bâkî kalmaz derlerdi, bilmezdim sevdan böyle zalîm.

Âşıkâne sözlerim döndü âh ü zar-ı naçâr,

Bir lahza hatır eyle, bu can sanadır kurbân.


Eylemedin mi vaad vakti, "birlikteyiz ebedî" diye?

Şimdi neylesem âciz, ne su fayda ne de âh.

Cânımda yakılası aşkınla yanıp durur umutsuz gönlüm,

Gel, al beni bu âlemden, seni sevmek bana cihân.


Hasretinle geçen her ânım zulümden ibaret,

Bilmez misin gönlümde ne ateşler yanar, yâr?

Ey zalîm devrân, dönsün sana, âh eylesin âlem,

Ama yine de, yine de dön gel ey sevgili

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sûfî ile Münafık

  Benim kalbim nûr ile mâlum, lâkin meclis-i insâf meflûç, Ben ki müfterî sanıldım, âlemde nifâka mecbûr, Yâd-ı vuslat, levh-i meçhûl. Hüsn ü cemâlin pâyimâl eyleyen zehr, Sevda dedin, lâkin n’eyledin aşkı? Ser-be-ser sevda terennüm ettim. Hangi ferman erişir de yakar beni? Hâlik mı yargılar, yoksa beşer mi? Ben mi ki bâğî, ben mi ki nâ-pâk, Yoksa sen mi ensar? Sözde mürüvvet, özde sefâlet. Hakkı severdim ben, lîk insâf bulamadım, Gāşî sükût içinde, aşkı dahi tanımadım. Veçh-i hakîkat güneş gibi doğar, Zulmette boğulmuş sinende efkâr. Mîzan-ı kalbin cühâl elinde, Sarf eylemişsin aşkı heder, bâri yâr. Ben ki mazlûm-u aşkım, gönlümde arâr, Ne vakit haktan söz etsen, aynada yüzün utanıpta yere bakar. Varsın eyleyin hicv-i nefsinle gam, Aşkın meşâmında kalmaz merham. Sevdayı takdis edip, imanı mihenk kıldın, Hâlbuki aşka meşrûdiyet biçilmez beşer hükmünce. Benim muhabbetim pâk-ı hâlis iken, Senin nazarında küfr-i mübîn sayıldı. Sana derdim ki: Ey müsellâh dil, Senin aşkın eşiğ-i vukūf ...

vesselam

 Ben sanırdım aşk ki cevher, ebediyen müstakîm, Lâkin bildim ki vefâ, ehline mahsus bir kelîm. Ben bir rüzgâr-ı serbâz, sen lotus sandım goncayı, Meğer zakkum imişsin, içtikçe harâm kıldı duayı. Derd ü hicrân, bende misâk, bende yâdigâr-ı eski, Sen git, şemsi' mü'mininle yan, ben kalayım gecemde meçhûli meskî. Halin ince, tebessümün zehir, Sözün şeker, lakin rûhun fakîr, Zîrâ aşk dediğin şâyân, ehline mihmân-ı tengri. Al senin mukadderâtın, o mukaddes bildiğin satırları ve mushafları, Al ondan gelen ne varsa, Zira ben ne kendimi inkâr ederim, Ne de sâdık gönlümü zelîl kılarım. Ben ki aklın ve idrâkin ferzânesi, Âlem-i zâhiri görüp sezdânesi. Ben ki zihnimin cenneti ve cehennemi, Fikrimin yangınına su, hem zemzemi. Ben mi yusuf idim, yoksa sen mi ferâgat? Var git şimdi, kalb-i münkesirim ardında kalacak. Sen yolunu seçtin, bir cennet hülyâsında, Varsın, mânâsız bir âlemde mâmur olasın. Zihnimin mihverine sığdıramadım bu hicâbını, Gâhi îmân, gâhi nifâk ile bükülmez aşk. Şimdi gûy...

Veda-i Efsûs-ı Nâle

  Dönüp gitmek midir revâ cânân? Zikr-i cân ile râhına cânân. Ey menfî ahd, sözün neylesin âcizi? Bir dahi yanma, yakma âşiyân-ı rûhânî, Akışa bırakalım, vakt-i vuslatı bilmem, nihâyî. Varlığımın mânâsına hicvinle perde çeken, Dâimâ çemenlere bahar sanıp gül toplayan, Bu dertle kalb-i nâtüvân bulsun hâmisi, Zira cân-ı mahzûnun olur bir gün rehânen. Ey cevher-i ziyan, nefs-i rüzgâr ile savrulan, Sözlerin tesir etmese de hatıralar avunan, Unutma, dil-i mîhribân âhirde zafer bulur, Âşıkın feryâdı bir gün, sûkûtu boğdurur. Sendedir leyl-i hicrânın şeb-i karanlık nişânı, Lâkin âşık-ı sâdıkı terk edende nedir vicdânı? Derler ki aşk-ı sâfîde sabır lâzımdır ey âhû, Sen ki sabrı unuttun, gönül terketmekte mahzûr mu? Ben ki aşkın deryâsında târ-ı mâhi, bir âvesî, Sen ki aşkı sûret sanıp lâyıkını unutan, Ne sûziş-i dil bilirsin, ne bir vefâ gösterirsin, Çiğdem misin pây-ı kandes. Ey yıkık mâbed-i aşk, hayâl-i nahâş, Kadr ü kıymet bilmezsin kimseye, Her yara vaktiyle şifâ bulur elbet, Fakat be...