Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sûfî ile Münafık

  Benim kalbim nûr ile mâlum, lâkin meclis-i insâf meflûç, Ben ki müfterî sanıldım, âlemde nifâka mecbûr, Yâd-ı vuslat, levh-i meçhûl. Hüsn ü cemâlin pâyimâl eyleyen zehr, Sevda dedin, lâkin n’eyledin aşkı? Ser-be-ser sevda terennüm ettim. Hangi ferman erişir de yakar beni? Hâlik mı yargılar, yoksa beşer mi? Ben mi ki bâğî, ben mi ki nâ-pâk, Yoksa sen mi ensar? Sözde mürüvvet, özde sefâlet. Hakkı severdim ben, lîk insâf bulamadım, Gāşî sükût içinde, aşkı dahi tanımadım. Veçh-i hakîkat güneş gibi doğar, Zulmette boğulmuş sinende efkâr. Mîzan-ı kalbin cühâl elinde, Sarf eylemişsin aşkı heder, bâri yâr. Ben ki mazlûm-u aşkım, gönlümde arâr, Ne vakit haktan söz etsen, aynada yüzün utanıpta yere bakar. Varsın eyleyin hicv-i nefsinle gam, Aşkın meşâmında kalmaz merham. Sevdayı takdis edip, imanı mihenk kıldın, Hâlbuki aşka meşrûdiyet biçilmez beşer hükmünce. Benim muhabbetim pâk-ı hâlis iken, Senin nazarında küfr-i mübîn sayıldı. Sana derdim ki: Ey müsellâh dil, Senin aşkın eşiğ-i vukūf ...
En son yayınlar

vesselam

 Ben sanırdım aşk ki cevher, ebediyen müstakîm, Lâkin bildim ki vefâ, ehline mahsus bir kelîm. Ben bir rüzgâr-ı serbâz, sen lotus sandım goncayı, Meğer zakkum imişsin, içtikçe harâm kıldı duayı. Derd ü hicrân, bende misâk, bende yâdigâr-ı eski, Sen git, şemsi' mü'mininle yan, ben kalayım gecemde meçhûli meskî. Halin ince, tebessümün zehir, Sözün şeker, lakin rûhun fakîr, Zîrâ aşk dediğin şâyân, ehline mihmân-ı tengri. Al senin mukadderâtın, o mukaddes bildiğin satırları ve mushafları, Al ondan gelen ne varsa, Zira ben ne kendimi inkâr ederim, Ne de sâdık gönlümü zelîl kılarım. Ben ki aklın ve idrâkin ferzânesi, Âlem-i zâhiri görüp sezdânesi. Ben ki zihnimin cenneti ve cehennemi, Fikrimin yangınına su, hem zemzemi. Ben mi yusuf idim, yoksa sen mi ferâgat? Var git şimdi, kalb-i münkesirim ardında kalacak. Sen yolunu seçtin, bir cennet hülyâsında, Varsın, mânâsız bir âlemde mâmur olasın. Zihnimin mihverine sığdıramadım bu hicâbını, Gâhi îmân, gâhi nifâk ile bükülmez aşk. Şimdi gûy...

Veda-i Efsûs-ı Nâle

  Dönüp gitmek midir revâ cânân? Zikr-i cân ile râhına cânân. Ey menfî ahd, sözün neylesin âcizi? Bir dahi yanma, yakma âşiyân-ı rûhânî, Akışa bırakalım, vakt-i vuslatı bilmem, nihâyî. Varlığımın mânâsına hicvinle perde çeken, Dâimâ çemenlere bahar sanıp gül toplayan, Bu dertle kalb-i nâtüvân bulsun hâmisi, Zira cân-ı mahzûnun olur bir gün rehânen. Ey cevher-i ziyan, nefs-i rüzgâr ile savrulan, Sözlerin tesir etmese de hatıralar avunan, Unutma, dil-i mîhribân âhirde zafer bulur, Âşıkın feryâdı bir gün, sûkûtu boğdurur. Sendedir leyl-i hicrânın şeb-i karanlık nişânı, Lâkin âşık-ı sâdıkı terk edende nedir vicdânı? Derler ki aşk-ı sâfîde sabır lâzımdır ey âhû, Sen ki sabrı unuttun, gönül terketmekte mahzûr mu? Ben ki aşkın deryâsında târ-ı mâhi, bir âvesî, Sen ki aşkı sûret sanıp lâyıkını unutan, Ne sûziş-i dil bilirsin, ne bir vefâ gösterirsin, Çiğdem misin pây-ı kandes. Ey yıkık mâbed-i aşk, hayâl-i nahâş, Kadr ü kıymet bilmezsin kimseye, Her yara vaktiyle şifâ bulur elbet, Fakat be...

gönlüm

  Hicrân-ı bîpâyân, gönlüme mihnet oldu, Ne çâre, hayâl dahi bî-hayâl oldu, Ne de bir kavil kaldı. Ben ki aşkınla yanar idim cân ü ten, Sen bir selâmla yâdigâr olmaktan caydın. Ben aşkın feryâdıyla kül oldum, Sen yangını seyreden rüzgâr oldun. Bensiz saadet ararsın belki, Ruhum yitik, bahtım kararmış bir gecede, Lakin sana sözüm yok, kalbin ne dedede. Ne zan ettin, din-i aşk zayıf mıdır? Her nefesim, aşk-ı ilâhîden saf mıdır? Mücrim sensin, hüküm kaleminde, Aşk-ı hakîkîyi hatâ sandın. Ey ser-mest hayâl, Âhım semâya bir nevâdır, bilir misin? Seninle dolup taşar bu hayatın şerhahı, Lâhutî bir sevda koynumdaydı, Gönlümdeki bahârın, bir cânân-ı humâyıd. Aşkı anlamayanın vicdanı çoraktır, Çorak bir yürekte aşk'ın meyvesi yeşermez. Ağyâr da olsa, adl-i ilâhî bilir, Kalp kırmanın günahı büyüktür, eder zulüm.

gönül

  Bende sığar iki cihan, sensiz bu cihana sığmazam, Aşkın cevher-i lâmekân, içimde kevn ü mekâna sığmazam. Cevher-i aşk benim, mecnûn-u yusuf gönlümde sır-ı tîr benim, Ben sensiz bu dîvân-ı aşk'a sığmazam. Gör ki, âlemde dehr ile zaman benim için sensin, Yine de senin gülüşüne zann u gümâna sığmazam. Her zerrenle âyetimsin, senle başlar bidâyetim, Nâra yanan bir şecer, aşkımla bu zebâne sığmazam. Arş ile ferş birleşir, seninle her an devleşir, Zaman benim zindanım, sensiz ömür hederleşir. Dâr ile kün, hayâl ile dön, gözümde şevk-ü lâyemût, Gel, ey kalbimin dermanı, sensiz devlet-i câvidan benim değildir. Hakkı bilen, bilir beni, aşkımla zannı aşarım, Zann ile değil, hakikatin aynasında gör beni, zira sevdam söze sığmaz hali, Sensiz bir âlem istemem, varlık bana ziyan gelir.

ilelebet

  Ey nur-i cemâlinle âlemimi aydınlatan, Aşkın deryâsında ben bir müflis sefînim, Ne olur dön geriye, yâr-i müstesnâ, Dön bana, bitsin bu hâlet-i mihnet. Zerresin sen varlık denizinde, bir lü'lü-i şân, Şimdi gölgen bile yok, tövbem helâkâsı, Beni sensiz âlemde bulmaz iblîs şerîm. Bilir misin, bir âşığın muradı nedir? Sevdasına sadâkatten gayrı ne ister? Ben ki senin uğrunda ziyanım hep, Ne malum, belki secdegâhım tek hemdemimdir. 

elbet

  Ne sûret-i hilâl, ne şem'-i fer, senin hasretinle vurur vâveylâ, Cemâlinin baharını unutur mu bu dervîş gönül? Ey kalbimin şebnem-i şükûhânesi, Ey hayatımın şeb-i yeldâsı, seher-i şifâsı, Varlığımın heveskârîsi, mihrapı, Cihanımın ruha medâr füsunkârı, Sensiz hâlim târumâr-ı hecrâmdır, Her sözün, her tebessümün bir ömrüme bedel.

bilmediğim

  Zira seninle ahdettim bu cânı, Sensiz kararmaz ne gece, ne sâhı, Sâbâ rüzgârında o şevk-i nâzlı gözlerin, Bu fakirin canına olma cânânım âdâ. Ey dilârâm fermanın başım üstüne, Sensiz her bir sabahım karanlık bir asr-ı rüsvadır, Gönül dergâhına her gün yalvarır, Sözlerim mecalsiz, lîsânım âciz. Ey aşk-ı mükerrem, bu dildeki âh-ı giz, Hicrân elinde yıkılsa da bin âlem, Yine dilerim seni, vefâ ile döndüğün gün, âlem olur şad, Kim ayırdı ki bizi, ey cân? Bin lânet olsun o baht-ı bî-samân. Ey nâzenîn, sensiz ömür, zâyi olmuş bir bahar, Gül-i bâğ-ı hayâlim, şeb-i târum sen, bu gönlüm hârum sen, Bir sefîne-i hâsî, bir fuzûlî, Sendedir bâkî sevdamın her zerresi.

Bilemedim

  Nâz u niyâzla gel ey cânân, Gönlümdesin hâlâ sadr-ı mekân, Aşk-ı derûnumda bir deryâ-i gam, Zemherîr kışında kaldı bu âşiyân, Gül bahârım sensiz bî-menân. Sevdâmın Zülüf-i Siyâhı, bil ki hâlâ sana methiyeler düzerim, Âşıkânın sinesi seninle pür-encâr, Âşkıma bedel, cânımı mahveder misin? Küllerimden doğar bu âh-ı figân. Kalbimin lisanı ile nida ediyorum sana, Bu gönül hicranla yanar her dem burada: "İptilâ-yı aşkında cânım fedâdır, Sâbır neylesin, vuslat firâkdadır." Feryâd eder bu pür-hicrân, Sevdam âb-ı hayat idi, mecnûn oldum azâbı, Sen ki cümle hülyamın menzîli, cânımın ilâcı, Beni terk eyledin, virdin yolun açık olsun cevâbı, Kalbim yaralıdır, lâkin fehmime erişemem. Bir meltem-i rahmet gibi dön eyyûb-i hilâl, Sensiz ömrüm oldu bir hayâl-i meşal, Nâzende bakışlar bir şeb-i yelde, Bir selâmını hâlâ beklerim, âvâreler içinde…

bilemiyorum

  Varlığım seninle vardı, sensiz ise bu âlem boş, Ne güneş doğar içime, ne yıldızlar parlar artık hoş. Feryadım arşa yükselir, ah n’olur duy sesimi be Dil-i zârım her dem seni zikreder, aşkınla sarhoş Duy ey sevgili, ahdine sadık bir yârın feryadını, Sensiz geçen her günüm, mazlum bir âh misali. “Ölmek mi kolaydır, yoksa sensiz yaşamak mı?” Ey sevda-i dil, dön ki bu hicran bitsin artık Ah seni bekler bu divane gönül, Gel ey yâr, gel ki derman olsun ömür.

bilmiyorum

  Zifiriye aşina oldum bu karanlıkta  Sabahın ışığı aymaz oldu, Ayılacak iken bir vakit Savrulurum şafağa  Belki zamandır dermanım, Derman-ı âlâ lokman Hekim olamadı âşka, Merhemi yoktur merhemden gayrı  Bilâkis bundan ötesi nedir bilmem Bildiğim tek şey idi o da sen Şimdi oldum bak Sokrates Onu da bilemiyorum ey güzelim  Yine derim dön gel diye  Buna cevap vermeyen güzel neyler, Kendisini anlatamam Kelimelerim mahcup kalır, Bende var idi iki mekan Bende bulundu tek mekan Biri sen biri ben Şimdi bendeki mekana sığmaz  Kelimelerim yazdıklarıma sığmaz  Namelerim pek derin Düşündükçe gider bu füsun Sen yok iken ne mana taşır bilemem.

Sevilmek

  Dön dedim, feryâd-ı zâr, Gökler şahid, kalbim nâr, Aşk ile sana açılmış her kapı, Sen ki vefasız, ben ki canım dar. Evvelki hayâlimdi, şimdi meyyit o rüya, Sen gidip yıktın, virân kaldı diyar, Her şey bitti mi, yok mu yeniden bahar? Sensiz anlamı yok, sensiz her an. Gel ey sevdam, bir daha duâ et bana, Her hasrette bir visal saklı, o da senin yanına.

Sevmek

  Elbet ki gönlümün gülşeni idin, Seni bir masal eyledim ömrüme, Ey canımın dîvânesi, gözümün nûru, Seninle ömrüm bahârdı, sensiz hazân oldu, Kalmadı gönlümde ne sevinç, ne sürûr, Gözlerime bakıp da gitmek niye, Aşkınla mest olan beni böyle terk eylemek niye? Geri dön ey nazlı yar, terk etme yüreğimi,Gönlüm sana sadık, ahdım seninle baki, Döndüğünde affım hazır, sevdam dahi bâki, Ey yâr, bir lahza hatırla sevdanı, Ben hep buradayım, bekleyen pervane misali.

Sevilesim

  Zevâl bulur mu yüreğimde yâren izleri, Cümle ömrüm ona müptelâ, aşka serzenişleri, Ey mâh-ı sevdâ, sen ki gönlüme ilticâ eyledin, Niçin terk edip gittin, niçin beni ızdırâb ile devr ettin? Her âhımda, feryâdımda seni anmaktayım, Her dâmânımda, gözyaşımda adını yakmaktayım. Gözlerin ki, nâz ile bakar, kalbi perîşân eder, Şimdi gurbet misâli, uzakta, bensiz hâyâl eder. Beni terk ettin, âzâd ettin vefâsız bir hicrân ile, Lâkin bil ki, kalbim hâlâ sana âşinâ, bî-pervâ bir sevdâ ile. Mâzîde kaldı mı aşkımızın her bir hâtırası? Hangi yeminlerimiz, hangi hülyâlar unutuldu, ne oldu îmânımız? Ey sevgili, dönüşünle lâl olur bu dilim, Bil ki, sensiz ben zehri içen bîçâre bir âşık gibiyim. Yeniden tut ellerimi, tekrar bak bana, yâr. Sensiz geçen her gün bir harabât, bir âlâmdır, ah, hem de zar.

Sevdiceğim

  Bir zaman dîdârınla mest-i hâl idim, Gönlümde aşkınla yanıp tutuşurdum, bilmezdim elem. Âşık gönlüm seni bekler, her ân vefâ sanırdı, Sen ise cûr ettin, hatırlamaz mısın cânân? Hayallerimiz vardı, gökyüzü ve biz, El ele gidecektik yarınlara, umut dolu saf rü’yâlar. Lakin şimdi kalbim zindân, zulmetli bir âlem, Sensiz geçen günlerim, birer köhne maziye döndü hep. Ey sevgilim, ah... Ne idi suçum bunca hasret? Geri dön dedim, bir âh çekip uzaklara bakıp gittin. Şimdi ben, hüzünle dolmuş bir divâne, Mısralarımda seni bulurum, ve her satır bir yara. Feryâdım arş-ı âlâya varır mı, sorarım? Sana seslenirim, işitmezsin… Görür mü gözlerin, kalbin duyar mı beni? Aşkınla zâyi olan gönlümü geri getirmez mi hiç? Ey sevda-i ömrüm, seni beklerim hâlâ, Şu kimsesiz dünyâda, yetim kalmış hayâllerle. Bir dem aşkınla yeşerdiğim, şimdi kurumuş bir bahar, Dönüp bakmaz mısın, gönlümde yeşertmez misin tekrar?

Seveceğim

  Bir sevda ki gönlümde bir yangın, Feryadım semaya ermez mi, sultanım? Vuslatsız akşamlar, yarım kalan düşler, Kalbime düğüm olur, her ânımda ziyanım. Nicedir yol gözledim, bak, hâlâ bu diyarda, Ah, dönmedin, dîvâne kaldım şu viran bağlarda. Sevdayı helâl saydım, vuslatı murâd ettim, N’olaydı dönüp de bir kez gözlerine değseydi ahirim. Her sözün bir bıçak, her susuşun bir hançer, Şu kalbim perişan, derin yaralar açar. Dön dedim, kalmadı sabrım, yıkıldım derbeder, Oysa ki aşkınla nice hayallerim vardı beraber. Eski bir maziye mi yazık ettin sevgilim? Bir âşık ki mahzun, âh ile zîr olur, bilir misin? Elveda bile demezdin, bak, sessizce gidişin, Küller arasında bir aşk, yalnızca benimdir hasretim.

Sevdiğim

  Gönlümün sâhibi, sen idin zâten, Nice düşler kurduk, her ân-ı dâimâ, hem zîr-i zemin, hem âlâ, Lakin şimdi, mâziye hapsoldu cân-ı yârim, Ey hilâl kaşlım, kalbimde yâr-ı serâpât-ı firâk oldun sen Ne demekdir, bu hicrân-ı müebbed? Ben seninle murâd-ı saadet eylemek isterken, Sen fecrin ilk aydınlığında gittiğinde, Seni geri isterim, yârim, dön demez misin? Meyl-i aşk, şimdi mehtâba gömüldü, Hüzün hâlinde beklerim vuslatı, Vefâ nedir bilmedin mi ki, yârim? Hâlbuki sen, benim dîn-i rûhum, canımsın hâlâ. Ey yâr-i perîşân, dön! Bir daha bak yüzüme, Beni virâne ettin, bak şu hâlime Cismimde derman kalmadı, sensiz hicrânda, Ah, dön dememiş miydim? İmdâd eyle, cânâ